Casiye-12
Allah o (yüce) zattır ki, sizin için denizi emre amade kıldı, emriyle orada gemiler seyredip gitsinler diye; bir de (O'nun) lütfundan isteyesiniz ve gerek ki şükredesiniz diye.
Rum-46
Rahmetinden size tattırmak, emriyle gemiler aksın, lütfundan arayıp kazanmanız için ve belki, şükredersiniz diye, rüzgarları müjdeleyiciler olarak göndermesi de O'nun ayetlerindendir.
Gece ve Gündüzün Devri
Nur-44
Allah gece ile gündüzü ardarda çeviriyor. Şüphe yok ki, bunlarda gözü olanlar için kesin bir ibret vardır.
Furkan-62
Yine O, düşünmek veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirdi.
Neml-86
Onlar, içinde istirahat etsinler diye geceyi, göz açmaları için gündüzü yarattığımızı görmediler mi? Kesinlikte bunda iman edecek bir topluluk için birçok ibretler vardır.
Yunus-6
Gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan bir kavim için elbette birçok deliller vardır.
Yunus-67
O'dur, içinde durup dinlenesiniz diye sizin için geceyi meydana getiren, gündüzü de göz açıcı yapan! Elbette bunda işitebilecek bir kavim için birçok ibretler vardır!
Nahl-12
Yine geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da onun emrine boyun eğmiştir. Elbette bunda aklı olan bir topluluk için ibretler vardır.
Ali İmran-190
Kesinlikle, göklerin ve yeri yaratılışında ve gece ile gündüzün ardarda gelişinde vicdanları temiz akıl sahiplerine gerçekten deliller vardır.
Casiye-5
Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten rızık (kaynağı yağmuru) indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgarları çevirmesinde (yönlendirmesinde) aklı olan bir kavim için bir çok deliller vardır.
Müminun-80
Hayat veren ve öldüren O'dur; gece ile gündüzün değişmesi de O'nun eseridir. Artık akıllanmayacak mısınız?
Bu ayetlerde dünyanın gece ve gündüzünün devri Allah’a atfedilerek bu bir işaret olarak sunuluyor. Hatta bir kısmında bunlardaki ayetin/işaretin ne olduğu da açıklanıyor.
“Gece ve gündüzün dünyadaki şekliyle ardı ardına gelişi” bir zaruret değildir. Hatta hiç ardı ardına gelmeyebilir, birbirlerini takip bile etmeyebilirlerdi. Bunun en güzel örneği hemen yukarımızda gökyüzünde duruyor. Dünyanın uydusu ay ile ilgili bilgisi olanlar ayın bir yüzünün sürekli dünyaya dönük, diğer yüzünün ise dünyadan asla görünmediğini ve bunun sebebinin ayın kendi ekseni etrafındaki dönüşü ile dünya etrafındaki bir turunun aynı sürede gerçekleşmesi sebebiyle olduğunu bilirler. Aynı şey dünya ve güneş içinde geçerli olsaydı, dünyanın bir yüzü sürekli aydınlık yani gündüz, diğer yüzü ise sürekli karanlık yani gece olurdu. Diğer bir örnek ise Merkür gezegeninin gece ve gündüzüdür. Bu gezegende bir gün 50 küsur Dünya gününe denktir. Ama dünya için durum bunlardan hiçbiri gibi değildir ve gece ile gündüz 24 saatlik bir dilimde sürekli birbirini takip etmektedir. Elbette bunun da sebebi ya da sebepleri vardır. Ama bu sebepler asla bir zaruret değildir, temiz bir akıl bunun ardında Allah’ı görebilir, ya da bir inkârcı bunu ancak şansla açıklayabilir.
Ayrıca, Kuran gece ve gündüzün ardı ardına gelişinde ibret alınacak şeyin ne olduğunu zaten açıklıyor: Gece ve gündüzün sürelerinin canlılarla mükemmel uyumu! Eğer dünyanın gece ve gündüzü Merkür’deki gibi olsaydı, yani aslında bir gün 50 küsur güne denk olsaydı, halimiz nice olurdu?
Yunus/67 ayetinde ise gece ve gündüzün devrinden değil, dünyanın gecesinin yaratılış hikmetinden ve gündüzün görmek için aydınlatılmasından bahsedilmekte… “Gece” ve “dinlenmek” kavramlarını yan yana getirdiğimizde yine dünyanın gecesinin süre olarak özelliği bakımından Allah’a atfedildiğini çıkarabiliriz. Gündüzün gösterici özelliğinin Allah tarafından yapıldığının söylenmesi ise bir başka gerçeğe işaret etmektedir. Gündüzün “aydınlık” miktarı ve bununla ilişkili olan “görme” pek çok faktörün belirlediği özel bir tasarımdır. Bunlar arasında dünyanın güneşe olan uzaklığı, atmosferin varlığı ve daha önemlisi yapısı sayılabilir. Bir gezegende gün ışığının şiddeti her şeyden önce gezegenin güneşe olan uzaklığının karesi ile ters orantılıdır. Ayrıca atmosferin kalınlığı ve içerdiği maddelerin yapısı da gün ışığının parlaklığı üzerinde etkilidir. Örneğin Venüs güneşe çok daha yakın olmasına rağmen atmosferi dünyadan daha kalın olduğu ve aldığı ışığın %60’ını yansıttığı için gezegendeki aydınlık ancak dünyadaki kadardır.
Rüzgârların yönlendirilmesi
Sura-33
Dilerse o rüzgarı durduruverir de (yelkenle giden gemiler) sırtı üzerinde durakalırlar. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için nice ayetler vardır.
Rum-46
Rahmetinden size tattırmak, emriyle gemiler aksın, lütfundan arayıp kazanmanız için ve belki, şükredersiniz diye, rüzgarları müjdeleyiciler olarak göndermesi de O'nun ayetlerindendir.
Bu ayetlerde anlatılan rüzgârların yönlendirilmesinden kasıt, yine ayetlerde anlatıldığı gibi bu kaotik düzenden insanlara bir fayda çıkmasıdır ki, bu bir zaruret değildir.
Nahl/13
13- Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır.
Bu ayette renkler için “Allah boyuyor” gibi bir şey denseydi ve bu bir ibret olarak sunulsaydı, kesinlikle “God of the Gaps” hatasına düşülmüş olurdu. Oysa Allah’ın renkli şeyleri yarattığı/ürettiği söyleniyor.
Peki, renklerde ibret alınacak ne var? Burada önemli olan yarattığı olarak çevrilen kelime: “zerae”… Bu kelime Kuran’da hep canlılar yani bitki, hayvan ve insanlar için kullanılmış. Yani Kuran yine bir tasarım olgusunu ibret olarak sunmuş.
Nahl/65-66-67-69
Nahl-65
Allah gökten bir su indirdi de onunla yeri ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki, bunda dinleyecek bir topluluk için bir ibret vardır.
Nahl-66
Gerçekten size sağmal hayvanlarda da bir ibret vardır. Biz, size onların kanlarındaki fışkı ile kan arasından, lezzetli ve içenlerin boğazlarından kolayca kayıp giden halis bir süt içiliyoruz.
Nahl-67
Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir yiyecek çıkarırsınız. Şüphesiz ki, bunda aklını kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.
Nahl-69
Sonra bütün meyvelerden ye ve Rabbinin kolay kıldığı yollara koy." İçlerinden çeşitli renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.
Bu ayetlerin hepsinde “tasarım” “akla ibret” olarak sunuluyor ve “God of the Gaps” hatasına düşülmüyor.
Rad/3
Rad/3
Yeryüzünü enine boyuna yayıp döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar meydana getiren ve yeryüzünde meyvelerin hepsinden iki çift yapan O'dur. Sürekli olarak gece ile gündüzü birbirine dolamaktadır. Düşünecek olan bir kavim için bunda muhakkak ki, ibretler vardır.
Bu ayette “Allah’ın yaptığı” vurgulanan 2 konu zaruret gibi göründüğünden açıklanmasına ihtiyaç var. İlki olan “dünyanın enine boyuna yayılıp döşenmesi” ile kastedilen şey Dünya’nın kabuğunun hareketleridir. Kuran dünya (yer) ile ilgili olarak “yayma, uzatma” kelimelerini sıklıkla kullanır. Bu kelimelerin İngilizce karşılıkları olan “spread out, extend, expanse, stretch” kelimeleri ile Google’da şu tip aramalar yapmanızı tavsiye ederim: “continental drift”, “extended crust”; “expanded earth”, “earth’s crust stretched”, “continental spreading”, “sea-floor spreading” vb… Hepsinde de karşınıza Dünya’nın kabuğunun hareketleri ile ilgili sonuçlar çıkacaktır. Kuran’ın yerin yayılması ve yerin halı yapılmasından kastı budur. Bu hareketler bilimde “Plate Tectonics” adı altında incelenir. Bazı gezegenler mesela Venüs bu tür kabuk hareketlerine sahip gözükmemektedir. Yani zaruret değildir. İşin doğrusu yer kabuğu hareketleri tüm güneş sisteminde sadece dünyaya has görünmektedir. Bu da bu olgunun neden “ayet” olarak sunulduğunu açıklamaktadır.
İkinci nokta ise dağların oluşumudur. Bu da zaruret değildir ve “Plate Tectonics” ile ilgilidir. Bir gezegende dağların oluşumu için öncelikle katı bir tabaka bulunması zorunludur, daha sonra ise bu tabakaların hareket halinde olması. Ayrıca, dağların oluşumu için gezegenin kendi ekseni etrafında dönmesi de gerekmektedir ki, bunların hiçbiri zaruret değildir. Mesela bir gaz devi olan Jüpiter’de dağlar yoktur. Diğer bazı gezegenlerde dağ oluşumları vardır. Fakat burada dikkat edilmesi gereken, Kuran’da dünyanın dağlarına değinildiği gerçeğidir. Dünyadaki sıra dağlar bütün güneş sisteminde tektir ve varlığını levha hareketlerine borçludur. Mesela Himalaya sıra dağlarının güneş sisteminde bir benzeri daha yoktur. (Bakınız: Role of Plate Tectonics in Mountain Building) Yani, yine dünyaya has olan bir olgu “ayet” olarak sunulmaktadır.
Kuran’ın yer kabuğu hareketleri (Plate Tectonics) ile ilgili ayetleri bununla sınırlı değildir. Pek çok ayette yerin yayıldığı, uzantı verildiği ve dağların yerleştirildiği ifade edilmektedir. Ayrıca Kuran bundan başka ayetlerde de yer kabuğu hareketlerine atıfta bulunur:
Rad/41 (Ümit Şimşek)
Bizim yeryüzüne gelip de onu kenarlarından eksiltmekte olduğumuzu onlar görmediler mi?(15) Allah hükmeder; Onun hükmünü denetleyecek hiç kimse yoktur. Onun hesap görmesi ise pek çabuktur.
Enbiya/44 (Ümit Şimşek)
Biz bunları da, atalarını da nimetlerimizden nasiplendirdik. Öyle ki, ömürleri onlara pek uzun göründü. Fakat Bizim gelip de yeryüzünü kenarlarından eksiltmekte olduğumuzu onlar görmüyorlar mı?(
Böyleyken yine onlar mı üstün gelmiş oluyorlar?
Bu ayetlerde yerin kenarlarından eksiltilmesi ile atıfta bulunulan olay yer tabakalarının “subduction zone” diye adlandırılan bölgelerde eksilmesidir. Bu bölgelerin özellikleri bunların “yıkıcı / tahrip edici” olarak nitelendirilmeleri ve bu bölgelerde yer tabakalarının manto katmanına batmak suretiyle eksiliyor olmasıdır. Mantoya geri dönen bu tabakalar burada erimektedir.